Tam Yargı Davalarında Miktar Artırımı Halinde Yasal Faizin Zararın Meydana Geldiği Tarihten İtibaren İşleyeceğine İlişkin Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E. 2021/5, K. 2024/2 sayılı kararı

Danıştay’ın 16 Nisan 2025 Çarşamba günü 32872 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre:
à
“Tam yargı davalarında miktar artırımında
bulunulması halinde, dava dilekçesinde talep edilen miktara hangi tarihten
itibaren faize hükmedilecekse artırılan miktara da aynı tarihten itibaren
hükmedilmesi” gerekmektedir.
Konu
ile ilgili Danıştay dairelerinin ve Danıştay İdari Dava Daireleri kurulunun
çeşitli kararları bulunmaktadır. Bir kısım kararlarda talep edilen
tazminat miktarının artırılması halinde uygulanacak yasal faizin, artırım
dilekçesinin idare mahkemesi kayıtlarına girdiği tarih esas alınarak
hesaplanması gerektiğine hükmedilmiştir.[1] Bazı kararlarda ise ıslah dilekçesi ile veya
bilirkişi raporu neticesinde talep edilen tazminat miktarı artış gösterse de bu
tazminat hakkının karara konu olayın gerçekleştiği tarihte doğduğu ifade
edilmekte, bu bakımdan yasal faizin de idareye başvuru tarihinden itibaren
yürütülmesinin hakkaniyete daha uygun olacağına hükmedilmektedir.[2]
Danıştay
İçtihatları Birleştirme Kurulu yaptığı değerlendirmede AYM’nin [3] ve
AİHM’in [4]; bu
durumu mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak nitelendirdiği kararlarına
atıfta bulunmuştur. Bir diğer
değerlendirme de aslında burada davacı bakımından doğan alacağın temerrüde
düşmesi için ihtara gerek olmadığı yönündedir. Bu temellendirmede TBK m.117
hükmü dayanak alınmıştır:
“(…)
haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin
gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur.”
Dolayısıyla
artırılmış miktar bakımından da temerrüt tarihi zararın meydana geldiği tarih
olarak kabul edilmelidir:
“Faiz uğranılan zararın bir unsuru ise, faiz
hakkı da tazminat hakkıyla birlikte doğar. Tazminat hakkı, idareye başvurulduğu
gün veya mahkeme kararının verildiği gün değil, zararın meydana geldiği gün
doğar. İdare mahkemesinin verdiği tazminat kararı veya idarenin kendisine
yapılan tazminat talebini kabul kararı “kurucu” nitelikte değil “bildirici”
niteliktedir. Yani mahkemenin hükmü ve idarenin kararı, önceden doğmuş olan
tazminat hakkını tanır, onu yaratmaz. Tazminat hakkı, mahkeme kararıyla veya
idarenin kabul kararıyla değil, zararın ortaya çıkmasıyla doğduğuna göre,
tazminatın bir unsuru olan faiz de zararın ortaya çıktığı günden itibaren
başlatılmalıdır.”
Buna ek olarak, talep edilen miktarın ıslah yoluyla arttırılması sonucu ortaya çıkan tutar yeni bir dava olmadığı için ilk dava dilekçesinde yer alan tüm unsurlar ıslahla arttırılan kısma da uygulanabilir olmalıdır. Faiz isteminin de buna dahil olduğu kabul edilmiştir. Tüm bu gerekçelerle idari işlem veya eylemlerden doğan zararın faiziyle birlikte tazminine hükmedilmesi istemiyle açılan tam yargı davalarında, miktar artırımında bulunulması halinde dava dilekçesinde talep edilen miktar için hangi tarihten itibaren faize hükmedilecekse artırılan miktara da aynı tarihten itibaren hükmedilmesi gerektiği yönünde içtihadın birleştirilmesine karar verilmiştir. Karar oyçokluğu ile alınmıştır.
Stj. Av. Ayşegül Adile AKCA & Av. Arb. Mesut Onur HACIOĞLU